Anahtar Kelimeler: Kazanılmış Hak, Usulî Kazanılmış Hak, Usul Hukuku
a. Giriş
Usulî kazanılmış hak, bir yargılamada tarafların veya yargı mercilerinin usul hükümlerine uygun olarak gerçekleştirdiği bir usul işlemi sonucunda, taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu hale gelmiş haktır. Hukuki güvenlik ve usul ekonomisi ilkeleri gereği, yargılama sürecinde kazanılmış bu tür hakların korunması zaruridir.
b. Usulî Kazanılmış Hak Kurumunun Yasal ve Yargısal Dayanağı
Usulî kazanılmış hak kurumu, yargılamaların gereksiz şekilde uzamasını önlemek, yargılamada istikrarı sağlamak ve tarafların hukuki güvenliğini temin etmek amacıyla şekillenmiş temel bir usul hukuku ilkesidir. Her ne kadar bu kurum, pozitif hukukta açıkça düzenlenmiş bir norm şeklinde yer almasa da köklü bir şekilde Yargıtay içtihatları ve hukuk doktrini ile şekillenmiş, uygulamada kabul görmüş bir kurum halini almıştır.
c. Usulî Kazanılmış Hak Kurumunun Kapsamı
Yargıtay içtihatları doğrultusunda; usule ilişkin kazanılmış hakların kapsamının birtakım istisnaları vardır. Usuli kazanılmış hak kurumunun istisnaları “görev, sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararları, yeni kanun hükmü, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, kesin hüküm, kamu düzenine aykırılık ve maddi hata” şeklindedir.
(1) Görev: Usulî kazanılmış hak kurumu, mahkemenin görevine ilişkin hususlarda kural olarak uygulanmaz. Nitekim 04.02.1959 tarihli, 1957/13 Esas ve 1959/5 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça ifade edildiği üzere, usule ilişkin hak kavramı mahkemenin görevine dair konularda geçerli değildir. Bu bağlamda, Yargıtay’ın bir kararı görev dışında başka bir sebeple bozması ve mahkemenin bu bozma kararına uyması halinde, görev hususu yönünden usulî kazanılmış haktan söz edilemeyecektir. Yeniden yapılan yargılamada, tarafların görev itirazında bulunması veya mahkemenin bu hususu kendiliğinden değerlendirmesi durumunda, görevsizlik kararı verilebilmesi mümkündür. Bununla birlikte, istisnai bir durum olarak, temyiz aşamasında görev itirazı açıkça ileri sürülmüş ve Yargıtay bu itirazı açık veya zımnî olarak değerlendirmiş ve reddetmişse, artık görev konusunda da usulî kazanılmış hak oluşmuş sayılır. Bu durumda, yeniden yargılama yapan mahkemenin görev yönünden bir değerlendirme yapması hukuken mümkün olmayacaktır.
(2) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları: Yargıtay’ın bozma kararından sonra bir içtihadı birleştirme kararının yayımlanmış olması da usulî kazanılmış hakkın istisnası olarak kabul edilmektedir. Bu durumda, bozma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılamada, sonradan yürürlüğe giren içtihadı birleştirme kararının dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 09.05.1960 tarihli, 1960/21 Esas ve 1960/9 Karar sayılı kararında da bu husus açıkça vurgulanmıştır. Söz konusu karara göre, içtihadı birleştirme kararları, usule ilişkin kazanılmış hakların oluştuğu durumlarda dahi uygulanma önceliğine sahiptir. Bu yaklaşım, yargılamada hukuk kurallarının yeknesak biçimde uygulanmasını sağlamaya yönelik olup, içtihadı birleştirme kararlarına bağlanan bağlayıcılığın doğal bir sonucudur.
(3) Yeni Kanun Hükmü: Usulî kazanılmış hak ilkesine istisna teşkil eden bir diğer durum ise, geçmişe etkili olarak yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmünün uygulanmasıdır. Hukuk sisteminde genel kabul gören ilkelere göre, kanunların zaman bakımından uygulanmasında kazanılmış haklar esas alınsa da, bazı durumlarda bu hakların bertaraf edilmesi mümkündür. Nitekim, karar kesinleşmeden önce yürürlüğe giren ve geçmişe etkili olan bir düzenleme söz konusuysa, usulî kazanılmış hakka aykırı olsa dahi yeni kanun hükmünün uygulanması zorunludur. Bu durumda, mahkemenin önceki usul işlemlerinde taraf lehine oluşmuş hakları gözetmesi mümkün olmayacak; aksine, yeni yasal düzenleme çerçevesinde yargılamanın yönlendirilmesi gerekecektir.
(4) Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı: Usulî kazanılmış hak ilkesine istisna teşkil eden bir diğer önemli durum ise, bir kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesidir. Bu bağlamda, iptal edilen kanun hükmü daha önce yargılamaya uygulanmış ve taraf lehine usulî kazanılmış hak doğurmuş olsa dahi, öncelik Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına verilecek, usulî kazanılmış hak ilkesi bu durumda uygulanamayacaktır. Zira iptal kararları, Anayasa’ya aykırılığı tespit edilmiş bir normun hukuk düzeninde varlığını sona erdirdiğinden, artık bu hükme dayalı herhangi bir hukuki korumanın sürdürülmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, iptal edilen bir hükmün dayanak oluşturduğu usulî kazanılmış haklar da geçerliliğini yitirecek ve yeniden yapılan yargılamada artık Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda değerlendirme yapılacaktır. Bu yaklaşım, anayasal normların üstünlüğü ilkesinin doğal bir sonucudur.
(5) Kesin Hüküm: Usulî kazanılmış hak ilkesine istisna oluşturan bir diğer önemli husus da kesin hüküm kurumudur. Hukuk sisteminde kesin hüküm, kamu düzenine ilişkindir. Bu yönüyle, kesin hüküm, usulî kazanılmış hak karşısında önceliklidir. Nitekim, bozma sonrasında yeniden yapılan yargılamada usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm arasında bir çelişki ortaya çıkarsa, bu durumda öncelik kesin hükme verilecektir. Çünkü kesin hüküm, aynı taraflar arasında aynı dava konusunun ve sebebinin bir kez daha yargılanmasını engelleyen bağlayıcı bir nitelik taşır. Bu bağlayıcılık, yargılamanın nihai anlamda sona ermesini sağlayarak hukuki güvenlik ve yargı istikrarını teminat altına alır.
(6) Kamu Düzenine Aykırılık: Usulî kazanılmış hak ilkesine istisna teşkil eden bir diğer önemli durum da kamu düzenine aykırılıktır. Hukuk sisteminde kamu düzeni, bireysel iradelerin üzerinde yer alan ve toplumun genel menfaatini korumaya yönelik temel ilkelerdendir. Bu nedenle, kamu düzenine ilişkin bir hususun varlığı halinde, usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanma kabiliyetini yitirir. Gerçekten de, usulî kazanılmış hak ile kamu düzeninden sayılan bir durum arasında bir çatışma söz konusu olduğunda, öncelik kamu düzenine verilecek ve mahkeme tarafından bu husus re’sen dikkate alınacaktır.
(7) Maddi Hata: Usulî kazanılmış hak ilkesine son olarak istisna teşkil eden durumlardan biri de maddi hatalardır. Yargıtay kararının, hukuki yorum, delil takdiri veya değerlendirme kapsamına girmeksizin; açıkça ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde maddi bir yanılgıya dayanması halinde, bu durumda usulî kazanılmış hak ilkesinin uygulanmasından söz edilemez. Maddi hata, kararın özüyle yakından bağlı olup, kararın dayanağı olan somut bir vakıanın dosya içeriğine açıkça aykırı biçimde değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu tür bir hata, hukuki değerlendirme kapsamı dışında kaldığından ve kararın mantıki temelini sakatladığından, buna dayanarak kazanılmış bir haktan söz edilmesi mümkün değildir.
Sonuç ve Değerlendirme
Usulî kazanılmış hak ilkesi, yargılamada hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Tarafların, Yargıtay bozma kararına uyulması suretiyle belirli usul işlemlerine ilişkin olarak elde ettikleri kazanımların korunması, yargılamanın öngörülebilirliğini ve adaletin sürekliliğini temin eder. Ancak bu ilke, mutlak nitelikte değildir ve belirli durumlarda uygulanabilirliğini yitirmektedir. Bu bağlamda, mahkemenin görevi, sonradan verilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları, geçmişe etkili yeni kanun hükümleri, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, kesin hüküm, kamu düzenine aykırılık halleri ve maddi hata gibi durumlar, usulî kazanılmış hak ilkesine istisna teşkil etmektedir. Bu istisnaların tamamı, ya doğrudan kamu düzeni ile ilgili olmaları ya da yargı sisteminin bütünlüğü ve anayasal ilkelerin üstünlüğü gereği, kazanılmış hakkın önüne geçmeleri nedeniyle önem arz etmektedir. Dolayısıyla, yargılamanın her aşamasında usulî kazanılmış hak ilkesinin titizlikle değerlendirilmesi, ancak yukarıda sayılan istisnaların varlığı halinde bu ilkenin bertaraf edilebileceğinin gözetilmesi gerekir. Böylelikle hem hukuki güvenlik ilkesi korunmakta hem de yargılamada maddi gerçeğe ulaşılması sağlanmaktadır.
Comments